Archive for Eylül 2011

Dangerous Knowledge

23 Eylül 2011 Cuma § 0



İzlemeden evvel "Dangerous Knowledge" için neden Cantor, Boltzmann, Gödel ve Turing'in seçildiği üzerine biraz düşününce vardığım tahminin, filmin sonlarına doğru geldiğimde hemen hemen isabetli çıktığını gördüm. Bu dört bilim adamı ve filozofu da kendi alanlarında, öncekilerden benzersiz ve 19. ile 20 yy. için tam anlamıyla devrim niteliğinde çalışmalar gerçekleştirmişlerdi.

George Cantor; o güne değin "yeteri kadar" formal bir tanımı verilemeyen, matematiğin en önemli kavramlarından "sonsuz"un açık bir tanımını sağlamakla yetinmedi; farklı kardinalitede sonsuzların olduğunu gösterdi. "statik" matematiğin dışına çıkarak, ama tabii ki tutarlı olarak, algıları yıkan bir sonuca ulaştı.

Ludwig Boltzmann; teorisini "belirsiz" (filmden alıntılayacak olursam "uncertain") ve hatta, hatrı sayılır kimi bilim adamlarınca varlığı dahi reddedilen "atom" ve "molekül"ler üzerine inşa etti. O dönemde ağırlıklı olarak inanılanın aksine; düzensizliklerin, olasılıkların gerçek yaşamdaki baskın karşılığına inandı, bundan ilham aldı. "Entropi" kavramını ortaya attı.

Kurt Gödel; henüz 25 yaşındayken "Incompleteness Theorem" adında matematik adına bir baş yapıt sundu. Tutarlı sistemlerin ve özel olarak matematiğin sonsuza kadar eksik kalmaya mahkum olacağını ispat etti. Bu, limitler adına çok güçlü bir hamleydi.

Alan Turing; Gödel'ın eksiklik üzerine olan mükemmel soyut çalışmasını canlı ve somut bir hale getirdi. Turing Makinesi'ni icat ederek ilk bilgisayar fikrini gerçekleştirmiş oldu. Hiçbir bilgisayarın bir insan beyni niteliğine sahip olamayacağını anladı.

Sonuç; film için seçilen bu dört bilim adamı da, kendilerinden öncekilere benzemeyen ve eşsiz; alanlarda reformlara yol açan keşif ve icatlarda bulundular. insanlık, her dördünün de ortaya çıkardıklarını bugün doğrudan kullanıyor ve hep bir adım daha fazlasını atmak istiyor, tehlikeli olsa da...

Buckethead

18 Eylül 2011 Pazar § 0



10. I Love My Parents - Bucketheadland (1992):

Ağır, aksak, yalın... Hüzün...

9. Light - Captain Eo's Voyage (2010):

Gergin bir bekleyiş ve ardından ışığa ulaşmak gibi bir çağrışımı var.

8. Broken Mirror - A Real Diamond In The Rough (2009):

Boğuk tonlarda gitarları karamsar eyler insanı.

7. Wishing Well - Colma (1998):

Daimi bir "yolculuk" hissine sahip. Solosunda yolculuğun sonlarında...

6. Big Sur Moon - Colma (1998):

Farklı ve yapay bir dünya...

5. Soothsayer - Crime Slunk Scene (2006):

Bambaşka... Apayrı intro'su, ana riff'i, shred'y soloları... Son sürat hüzünler...

4. Padmasana - Electric Tears (2002):

Baştan sona bir hikaye anlatır. Mutlu edebilir, ağlatabilir...

3. Machete - Colma (1998):

Dinlediğim yegane güzellikte sololardan birini içerir. Mükemmel bir tonda...

2. Aunt Suzie - Cyborg Slunks (2007):

Yalnız, kendi halinde... Doğal ve dingin...

1. Too Many Humans - Population Override (2004):

...