Mr. Big [Konser Öncesi]

14 Ekim 2011 Cuma § 0

Benden yaş olarak daha büyük bir teypten karışık kasetlerine kulak misafiri olmak suretiyle başladı tanışıklığım. Aynı odada kaldığım ablamın dönem itibariyle büyük sayılabilecek teybini son ses köklemesiyle geçti çocukluğumun evdeki hali. Ben 2-3 yaşındayken de dinliyormuş(uz) ama benim ilk hatırladığım Mr. Big dinleyişlerim hafızamdaki tüm anıların içinde hatırladığım ilk şeyler arasında; 4 yaş civarına denk geliyor. Tabii odadan Bon Jovi, Bryan Adams, Whitesnake gibi başka müzikler de yükseliyordu fakat belki ablamın dahi farkında olmadığı, benim ise yaklaşık bi' 10 sene son idrak edeceğim şekilde aralarında "kalite" açısından diğerlerinden ayrılan Mr. Big tam anlamıyla çocukluğuma damga vurmuştu. Sözleri anlamasam da, şu en meşhuru "To Be With You"yu 6-7 yaşımda bahçede diğer çocuklarla oyun oynarken mırıldandığımı hatırlıyorum. Biraz daha büyüdüğümde kasetleri kendimi teybe koymaya başlamıştım; televizyonda bahsettiğim şarkının klibini kovalıyordum.


O yaşlarda ne düşündüğümü, nasıl hissettiğimi çok hatırlamıyorum doğal olarak ama o müziği duyduğumda oturup sıkılmadan -ablamla beraber ya da değil- saatlerce dinleyebildiğimi biliyorum sadece.

'90'ların sonuna doğru... İmkan(=internet) yok, grubu müziği dışında deli gibi merak etsem de takip edemiyordum. Ayda yılda bir çıkan ve eve giren dergilerde görülen albüm ya da kabarık saçlarla dolu bir fotoğraf ve birkaç cümleden ibaret şarkı/albüm yorumu... Hepsi buydu. '90'ları kapsayan ve "Mr. Big doldur abi" kasetleriyle geçinilen ilk dönem macerası...



Derken... Lise yıllarında teknoloji yavaş yavaş kendini gösteriyordu(ya da bizim eve yeni giriyordu diyeyim). Dial-up internetlerle, merak ettiğim bu grubu ve bireysel olarak elemanlarını sürekli araştırıp, bulabildiğim şarkılarını indiriyordum. Ama hala şarkıların büyük bir çoğunluğuna erişememiştim. Bir gün, başka bir albüm almak için -Beşiktaş- Sinanpaşa Pasajı'na giden bir arkadaşım orada bir dükkanda Mr. Big cd'lerine rastlamış; bilir, hemen bana söyledi. Ertesi gün olması lazım; gittim ve "Mr. Big", "Lean Into It", "Bump Ahead", "Hey Man" ve "Japandemonium" albümlerini satın aldım. Elimdeki cd'lerle eve dönüşteki heyecanım hayatım boyunca hatırlayacağım duygulardan biriydi. Eve gelip ilk iş olarak cd'leri bilgisayara kopyaladım, başına bir şey gelirse diye. Ve sırasıyla dinlemeye başladım. 5 albümü de başından kalkmadan dinlemenin sonunda yıllarca ertelenmiş bir haz almıştım adeta. O albümler -ve eklenen birkaç albüm daha- o günden bu yana dönmeye devam ettiler.

Yine aynı seneler... Bir yandan da elime klasik gitar almıştım. Neyi, nasıl çalacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Deneme/yanılma derken yavaş yavaş anlamaya başladım enstrümanı. En sevdiğim şarkıları tınlatmaya çalışıyordum(bu şarkılar başka bir grubun şarkıları değildi). Nasıl ilerleme kaydedebileceğimi düşünürken, o güne dek yaklaşık 7 senedir kendisini dinlediğim ama farkında olmadığım grubun gitaristi Paul Gilbert'la tanışmış oldum. İnternetteki parça parça eğitim video'larından, egzersiz tab dosyalarından falan... İyice kaptırdım kendimi. Bu adamın gitar çalışı/stili tek kelimeyle büyülemişti. Dolayısıyla gitarda birkaç akor döven biri olmak yerine, teknik ve bilgisini git gide geliştiren biri olmayı tercih ettim. Sayesinde elime gerçek manada bir gitar aldım ve gitar müziği dinlemeye başladım. Bir grubu dinlemenin yanında, kendisi de o grubun içinde farklı bir dünya olarak bambaşka bir alana yöneltmiş oldu beni. Sadece dinleyici değil, -artık hangi seviyedeyse- bir şeyler çalan ve üreten bir insan da olmuştum. Vasıtam kendisiydi.

Paul Gilbert'ın üzerine bu kadar çok araştırıp öğrenince diğer elemanların da bireysel olarak nasıl müzisyenler olduğuna dair araştırmak kaçınılmazdı. Billy Sheehan, onlarca kez en iyi bas gitarist seçilmiş, kendi dalında başka bir virtüözdü. Mr. Big dışında fusion, caz, progressive gibi çok farklı dallarda da has bir müzisyendi. Bunun yanında, grubu kurmak için ilk adımı atan, -sene 1989- Paul Gilbert'a ilk telefonu açan kişiydi. Müzik dışı bu konu da, sevgimi en az bir kat daha artırır kendisine. Keza grubun vokalisti Eric Martin ve davulcusu Pat Torpey... Onlara da, müziği git gide anlamaya başlayınca, neden virtüöz sıfatı yakıştırıldığını anlar oldum. Bu grup, içine girdikçe, olabileceklerin en iyisi gibi bir his uyandırıyordu.

1999'da Paul Gilbert'ın gruptan ayrılması, 2002'de grubun tamamen dağılması derken, 2009'a kadar geçen süre zarfında yine Mr. Big'le beraberdim. 2009 Şubat'ında ise, hayallerden biri gerçek oluyor; grup orijinal kadrosuyla tekrar birleşme kararı alıyordu. Budokan'da gövde gösterisi nevinde bir geri dönüş konserinin ardından; beraberinde, tüm dünya çapında onlarca konser dizisi ve 2011 yılında çıkarılan "What If..." isimli bir de albüm geldi. Ama Mr. Big her gün bir Türkiye konseri haberi vardır diye resmi sitelere girilmesine, dört gözle beklenmesine rağmen Türkiye'ye uğramadı.

13 Ağustos 2011: 15 Ekim 2011 Mr. Big İstanbul Konseri haberi...

Haberi öğrendiğim anın tasviri yok. Böyle geçmiş bir 15 senenin ardından konserin bir gün öncesinde yazı yazmak dahi benim için yeteri kadar gerçeküstü.

Bu gece hiç tatmadığım bir heyecan içerisinde yarını beklemek zorundayım.

What's this?

You are currently reading Mr. Big [Konser Öncesi] at Noksan.

meta

§ Leave a Reply